dernek@yeditepearabuluculuk.org 0 538 624 73 62

Arabuluculuk ve Sürdürülebilir Barış

“Sürdürülebilir Barış” Kulağa ne hoş geliyor…

Dünyada artık her alanda konuşulmaya çalışılan en değerli kavram “sürdürülebilirlik”…

Değişimlere, zorluklara, etkenlere rağmen varlığını sürdürmeye ‘sürdürülebilirlik’ diyoruz.

Sürdürülebilirliğin uzun vadeli düşünme şeklini benimseyen bir vizyon olduğunu Ulu Önderimiz Atatürk neredeyse 100 yıl önce görmüş, ‘Yurtta barış, dünyada barış’ diyebilmiştir. Uzun vadeli ve içten dışa doğru bir barış vizyonunu çok öncelerden Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş mücadelesi yıllarında başlatmıştır.

Şu an gerek ülkemizde ve gerekse içinde bulunduğumuz coğrafyada en çok telaffuz edilen kelimenin ‘barış’ olmasının yanında tam da bu günlerde Arabuluculuk sistemini oturtmaya çalışmamız, bir tesadüften çok, Tanrının bize yüklediği misyonun farkına varmamızı istiyor gibi geliyor bize.

Zira on yıllar öncesinden ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ diyerek tarihe geçmiş bir dünya liderinin ülkesinin çocukları olarak, bugün ülkemizde ‘barış’ demek için toplanan insanlar öldürülüyor. Tarihe geçmiş bir liderin, Atatürk’ün ülkesinde tarihe geçecek bir barış uğruna, tarihe geçecek bir katliam yaşanıyor.

Bundan çıkarılacak tarihi dersin de, toplumun en çekirdek kısmından tepeye doğru barış dilinin, uzlaşma dilinin yaygınlaşması, devletin tepesinden de dünyaya, özellikle komşu ülkelerden başlayarak barışın sürdürülebilir olması gerekiyor.

Gelelim biz arabulucuların sürdürülebilir barışa katlılarına…

Dünyadaki her alanda sürdürülebilirlik kavramı teknik anlamda ölçümlemeyi de içinde barındırıyor. Bu açıdan baktığımızda, Türkiye’de Arabuluculuk kavramı ve kanunu yerleşmeden önce ne derecede uzlaşı ve barışa yakın olduğumuzu söylemek zor iken, belki de Arabulucular olarak uzlaşı ve barış ile sonuçlandırdığımız her itilaf ülkemizin ‘barış’ barometresi olacaktır. Bu sayede barışı ölçülebilir kılacağız aynı zamanda…

Biliyorsunuz ölçemediğimiz şeyi yönetemiyoruz.

Sürdürülebilir ve ölçülebilir barışın yerleşmesinde toplumdaki uzlaşı ibresi de bize doğru yolda olduğumuzu gösterecektir.

Yaptığımız her uzlaşı görüşmesi, topluma sağlayacağı fayda, evrensel insan haklarına sağladığı fayda, açık ve şeffaf iletişime sağladığı fayda sürdürülebilirliği de beraberinde getirecektir.

Bu sebeple biz arabulucuların da kim olduğu ve ne yansıttığımız önemli hale geliyor.

Bu nedenle bizler kendi içsel barışımızı dışa doğru geliştirip dünya barışına uzanan bir halka olabiliriz.

“Ama”sız, “fakat”sız karşıdakini anlama, onu sevebilme, ardından barışsever olma…

Barış nasıl içselleştirilir ve harekete geçebilir? Sevgi ile. Barışseverlikle…

Hepimiz tanrının sevgi ve merhametle dünyaya gelmemizi istediği ruhlarız… Ruh parçalarıyız.

Varoluş amacımızı düşündüğümüzde Tanrının bize yüklediği misyonu görebileceğiz.

Tanrının ruh verdiği bir canlı olmamız sebebiyle önce kendimizi severek, Ardından diğer insanları koşulsuz seveceğiz.

Önce kendimizi sevip, varoluş amacımızı düşündüğümüzde bir insanı bile anlayarak barış içinde olmak, onları uzlaştırmak, ilahi bir şey olan affetmeyi insani olarak sağlamak…

Bembeyaz bir kar topunu, çığ gibi büyüterek barış üretmek için ufacık kar taneleri olamaz mıyız ?

Bu barış için, biz Arabulucular, acaba bir fırsat olamaz mıyız ?

Sevgi ve barışla kalın.

Avukat – Arabulucu M. Tufan UZ

DUYURULAR

İş Mahkemelerinde Zorunlu Arabuluculuk

İş Mahkemelerinde Zorunlu Arabuluculuk Dernek ...

Zorunlu Arabuluculuk Uygulamaları Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

Zorunlu Arabuluculuk uygulaması kapsamında, İş...

YAZILARIMIZ